Geçmiş dönemlerde Doğu Akdeniz bölgesinde yalnız bir ada olarak var olan Kıbrıs, gerek imparatorluklardan gerekse komşu ülkelerden gelen denizcilerin uğrak yerleri arasında bulunmuştur. Bu durum da bölgenin zengin bir tarih ile günümüze kadar ulaşmasını sağlamıştır. Yüzyıllar boyunca Kıbrıs sahili farklı imparatorlukların ziyaretçi akınları ile beraber her bölgesindeki tarihi izlerini şimdilerde gelen misafirlerine sunuyor.
Tunç Devri’nin erken dönemlerinden başlayarak orta dönemlerine kadar geçen süre zarfında çevresindeki uluslar ile ilişkiler kurulması adına bölgede ticaret merkezleri ve şehirler ortaya çıkartılmıştır. Burada yer almakta olan Salamis Bölgesi ise Kral Evagoras’ın İran yönetimini devirmesi ile beraber ticari anlamda güçlenmeye başlamıştır. Ve ortaya çıkan bu büyüme hem Helenistik hem de Roma döneminde de devam etmeyi başarmıştır.
Roma İmparatorluğu’nun kontrolünü gittikçe kaybetmeye başlaması ile beraber bölgenin ticaretinde de gerilemeler ortaya çıkmıştır. Ancak bu durum kontrolün Bizans İmparatorluğu’na geçmesi ile beraber tekrardan eski haline dönmüştür. Sonraki 500 yıllık süre içerisinde ise Kıbrıs Venedikliler ve Osmanlılar da olmak üzere farklı güçlerin ellerine geçmiştir.
Geçmişten günümüze geçen süre içerisinde Kıbrıs başta Haçlıların kullanmış olduğu kalelerden anıtlara, dini mekanlardan Fransız Gotik ile Rönesans mimarisinin çeşitli unsurlarını taşımakta olan yapıtlara kadar farklı güzellikleri içerisinde barındırmaktadır. Latin kiliseleri, Ermeni manastırları ve daha sonrasında camiye dönüştürülmüş olan katedralleri ile beraber bölge, gelenlerin büyülenmesini sağlamaktadır.