Türk edebiyatında şiirlerinde nevi şahsına münhasır üslubuyla okurlarının her dönem beğenisini kazanan şair Can Yücel’in vefatının ardından 23 yıl geçti.
Eski Milli Eğitim Bakanı, Köy Enstitüleri’nin kurucusu ve öğretmen Hasan Ali Yücel’in oğlu, Canan Yücel Eronat’ın ikiz kardeşi ve ressam Su Yücel’in babası Can Yücel, 21 Ağustos 1926’da İstanbul Kumkapı’da dünyaya geldi. Usta şair, ilköğrenimine ikiz kardeşiyle birlikte Boğaziçi İlkokulu’nda başladı. Kardeşiyle sürekli kavga ettiği için üçüncü sınıftan itibaren yatılı olarak eğitimini tamamladı. Buradaki öğrencilik yıllarında arkadaşlarıyla devamlı futbol oynayan ve ileride iyi bir futbolcu olmanın hayallerini kuran Yücel, yıllar sonra kendisiyle yapılan bir röportajda, “Nasıl gol atacağım hala rüyama girer. Zaten şiirde hep nasıl gol atacağımın peşindeyim.” demişti.
Babasının görevleri dolayısıyla Ankara’ya taşınan ve Mevlanakapı Tekkesi müridlerinden telgraf nazırı Ali Rıza Beyin torunu olan Can Yücel, ortaöğrenimine 1938 yılında kız kardeşi Canan’la birlikte Taş Mektep’te başladı. Ardından 1941 yılında lise öğrenimine Ankara Erkek Lisesi’nde devam etti. Burada edebiyat hocası Cevdet Kudret olan Yücel, eğitimi sırasında şiir okumaları yaptıklarını, bu okulda dünya edebiyatını tanıdığını ve Latince öğrendiğini aktarmıştı. Can Yücel, ironik yönü ağır basan şiirlerinde, halk ağzına, halk türkülerinin deyişlerine ve argo sözlere de yer verdiği için sıkıntılı zamanlar geçirdi.
Usta şair, Ankara Üniversitesi Dil ve Tarih Coğrafya Fakültesi Klasik Filoloji Bölümü’ndeki eğitiminin ardından İngiltere’de Cambridge Üniversitesi’nde Latince ve Yunanca eğitimi aldı. Londra’da BBC Radyo’nun Türkçe bölümünde spikerlik yapan ve çeşitli elçiliklerde çevirmenlik görevi üstlenen Yücel, askerliğini Kore’de tamamladı. Güler Hanım ile 1956’da evlenen Can Yücel’in bu evlilikten kızları Güzel ve Su ile oğlu Hasan dünyaya geldi. Türkiye’ye 1958’de dönen Yücel, bir süre Bodrum ve Marmaris’te turist rehberi olarak çalıştıktan sonra bağımsız çevirmen ve şair olarak yaşamını sürdürdü.
Usta edebiyatçı, 1989’dan sonra, eşiyle birlikte de Datça’ya yerleşti ve burada bir yandan şiirler yazmaya bir yandan da dergilerde yayımlanmak üzere yazılar göndermeye devam etti. İlk şiirlerini, 1950’de yayımlanan “Yazma”‘ kitabında toplayan Yücel, 1945-1965’te “Yenilikler”, “Beraber”, “Seçilmiş Hikayeler”, “Dost”, “Sosyal Adalet”, “Şiir Sanatı”, “Dönem”, “Yöne”, “Ant”, “İmece”, “Papirus” adlı dergilerde yazdı. Usta şairin 1962’de İngiltere’deyken, 1709 yılından kalma, Latin harfleriyle taş baskısı olarak basılmış bir Türkçe dilbilgisi kitabı bulması geniş yankı uyandırdı.
Siyasal konularda da 1965’ten sonra eserlere imza atan Yücel, “Yeni Dergi”, “Birikim”, “Sanat Emeği”, “Yazko Edebiyat” ve “Yeni Düşün” dergilerinde yayımladığı şiir, yazı ve çeviri şiirleriyle tanındı. Can Yücel, çoğunda sevdiği insanları tarif ettiği şiirlerinde eşine, çocuklarına, torunlarına ve babasına sevgisini yansıttı. “Maaile” isimli bir eseri de bulunan Yücel’in, “Küçük Kızım Su’ya”, “Güzel’e”, “Yeni Hasan’a Yolluk”, “Hayatta Ben En Çok Babamı Sevdim” adlı şiirleri, ailesine yazdığı şiirler arasında yer aldı. Usta şair, İzmir’de Dokuz Eylül Üniversitesi Tıp Fakültesi Hastanesi’nde bademcik kanseri tedavisi görürken 12 Ağustos 1999’da, 73 yaşında vefat etti.