Cumhurbaşkanı Ersin Tatar, 41’inci yıl kuruluş dönümü şanla, şerefle, gururla ve büyük bir coşkuyla kutlanan Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nin bağımsızlığın ve egemenliğin simgesi olduğunu vurguladı.
Kıbrıs Türk halkının bağımsızlığından, egemenliğinden, devletinden, Anavatan Türkiye’nin etkin ve fiili garantörlüğünden asla vazgeçilmeyeceğini kaydeden Tatar, ülkenin, halkın ve yeni nesillerin geleceğini tehlikeye atmayacaklarını, 1974 öncesinin karanlık günlerine dönülmesine asla izin vermeyeceklerini belirtti.
Kıbrıs’ta federasyon defterinin kapandığını, Kıbrıs Türk halkının egemen eşitliği ve eşit uluslararası statüsü teyit edilmeden yeni ve resmi bir müzakere sürecine girilmeyeceğini yineleyen Cumhurbaşkanı Ersin Tatar, “Kıbrıs’ta adil ve kalıcı bir çözüm ancak halihazırda var olan iki devlet gerçeğine ve iki tarafın eşit uluslararası statüsü ve egemen eşitliğine dayalı olarak gerçekleştirilebilir” diye konuştu.
“Bizim Kıbrıs Türk tarafı olarak başarısızlığa yatırım yapmayacağımız artık çok nettir. Geleceğimiz Rum rızasına teslim edilemez, artık bu devir de kapanmıştır” diyen Tatar, adadaki kabul edilmez durumu, Kıbrıs Türk halkına 60 yıldır uygulanan izolasyonu normalleştirecek herhangi bir eyleme girmeyeceklerini belirtti.
Tatar, “Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nin varlığını fırsat bulduğumuz en üst düzey diplomatik platformlarda göğsümüzü gere gere, başımız dik, en ufak bir tereddüt yaşamadan haykırdık, kayda geçirdik ve bu mücadelemize yılmadan devam edeceğiz” dedi.
-KKTC’nin 41’inci kuruluş yıl dönümü kutlamaları Tatar’ın BRTK’deki konuşması ve 21 pare top atışıyla başladı
KKTC’nin 41’inci kuruluş yıl dönümü kutlamaları Cumhurbaşkanı Ersin Tatar’ın Bayrak Radyo Televizyon Kurumu’ndan (BRTK) yaptığı konuşma ve 21 pare top atışıyla başladı.
Tatar, konuşmasında, destansı varoluş mücadelesi ve eşsiz fedakârlıklarla 15 Kasım 1983’te kurulan Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nin 41’inci yılını şanla, şerefle, gururla ve büyük bir coşkuyla kutlandığını vurgulayarak, 15 Kasım 1967’de Geçitkale – Boğaziçi’nde gerçekleşen Rum-Yunan katliamında hayatını kaybeden şehitleri de rahmetle andıklarını belirtti.
-“KKTC devleti gelecek nesillere bırakılacak en değerli mirastır”
Bu tarihi olaylarla idrak edilen tartışılmaz gerçeğin devletin sınırlarının şanlı ve destansı bir mücadeleyle çizilmesi olduğunu kaydeden Tatar, “Varoluş ve özgürlük mücadelesiyle kurulan Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti Devleti, özden gelen haklarımızın, temel insan haklarımızın tesisi yönünde atılmış en büyük adım ve gelecek nesillere bırakılacak en değerli mirastır” dedi.
Milli mücadele lideri Dr. Fazıl Küçük ve Kurucu Cumhurbaşkanı Rauf Raif Denktaş’ın “Bir halkın ulaşabileceği en yüce, en onurlu mertebe, bağımsız ve egemen bir devlete sahip olmasıdır” sözlerine atıfta bulunan Tatar, şöyle devam etti:
“Bizler, Kıbrıs Türk halkı olarak; eğer bugün, başı dik ve onurlu bir biçimde kendi vatanımızda özgürce yaşayabiliyorsak bunu, her türlü bedeli gözünü kırpmadan ödeyen kahraman halkımıza, aziz şehitlerimize, gazilerimize, ulusal kahramanlarımıza, Liderlerimize ve Anavatanımız Türkiye Cumhuriyeti’ne borçluyuz.”
-“Bu günlere büyük acılar ve soykırım girişimlerine karşı direnerek geldik”
Kıbrıslı Türklerin kurucusu ve ortağı olduğu Kıbrıs Cumhuriyeti’nden, 1963 Kanlı Noel saldırılarıyla, silah zoruyla atıldığını da söyleyen Cumhurbaşkanı Ersin Tatar, şunları da hatırlattı:
“Şehitler ve gazilerle destansı bir varoluş mücadelesi vererek bu günlere büyük acılar ve soykırım girişimlerine karşı direnerek geldik. Birleşmiş Milletler kayıtlarında da yer aldığı üzere 11 yıl devam eden bu mezalim neticesinde 103 Türk köyü yakılıp yıkıldı. 30 bini aşkın Kıbrıs Türkü göçmen durumuna düşürülerek adanın yüzde üçlük bir bölümünde, birbiriyle sınırı ve iletişimi olmayan ve sürekli kuşatma altında bulunan gettolarda sıkıştırıldı. Kıbrıs Türkü’ne yapılan onca mezalim yetmezmiş gibi bir de siyasi, iktisadi ve insani abluka uygulandı.
Elektriksiz, susuz, gelirsiz şekilde ayakta kalmaya zorlanan Kıbrıs Türk halkı, bu şartlarda bile Rumların boyunduruğu altında yaşamayı büyük bir dirençle reddetmiştir. 15 Temmuz 1974 tarihinde, tüm dünyanın gözü önünde askeri darbe ile Kıbrıs Helen Cumhuriyeti’ni ilan eden Yunan Cuntasını, etkin ve fiili garantörlük hakkını kullanarak durduran Türkiye Cumhuriyeti’ydi.”
-“Yılmadık, yıkılmadık…”
“Yılmadık, yıkılmadık, her türlü zorluğa rağmen mücadelemizden, haklı davamızdan vazgeçmedik ve bugün, üzerinde devlet kurduğumuz, özgür olarak yaşadığımız bir vatan toprağına sahip olduk” diyen Ersin Tatar, şunları da ifade etti:
“Tam 60 yıldır kendi kendini yöneten bir halkız. 1964’te Genel Komite, 1967’de Geçici Kıbrıs Türk Yönetimi, 1974’te Otonom Kıbrıs Türk Yönetimi, 1975’te Kıbrıs Türk Federe Devleti ve 41 yıl önce 15 Kasım 1983’te Federe Meclisimizin oy birliğiyle aldığı tarihi bir kararla cumhuriyetimiz ilan edilmiş; Kıbrıs Türk halkı, bu ada toprakları üzerindeki varlığını korumak için yıllar boyunca verdiği şanlı direnişinin ve milli mücadele kavgasının sembolü bayrağını, göndere çekmiştir.
BM Güvenlik Konseyi’nin 4 Mart 1964 tarihinde siyasi bir karar alarak 1960 Kıbrıs Cumhuriyeti’nin egemen eşit ortağı olan Kıbrıs Türklerini silah zoru ile kendi devletinden atan elleri kanlı Rumları, yani Kıbrıs sorununu yaratanları devam hükümeti olarak haksızca tanıdıkları 186 sayılı kararı üretmişlerdir. İşte bu kararla Rumlar silah zoru ile gasp ettikleri 1960 Kıbrıs Cumhuriyeti’ni sarih Rum devletine dönüştürme imkanını elde etmişlerdir. Bu karar ilgili tüm taraflarca sürdürülemez olarak nitelendirilen statükoyu da yaratmıştır. Rum liderliği statükoyu arkalarına alarak 1968 yılında başlayan müzakerelerde ilk kez eş zamanlı ve ayrı ayrı referanduma götürülen 2004 Annan Planı da dahil olmak üzere tüm önerileri reddetmişlerdir. Avrupa Birliği, kendi koymuş olduğu üyelik kriterlerini açıkça çiğneyerek Kıbrıs Rum kesimini tek taraflı olarak AB üyesi yapmakla Kıbrıs sorununu birliğe ithal etmiş ve konunun daha da içerisinden çıkılamaz bir hal almasına vesile olmuştur. AB güvencesini arkasında hisseden Kıbrıs Rum Kesimi hiçbir uzlaşıya yanaşmamakta Kıbrıs Türklerini Kıbrıs adasında bir azınlık haline getirmek ve kendine muhtaç etmek amacı ile gasp ettiği statüsünü kullanmaktadır. Annan Planının ertesinde Kıbrıs Türk halkına verilen hiçbir söz tutulmamasına rağmen, tüketilmiş federasyon zemininde, 2008’de yeniden başlayan müzakere süreci, 2017 yılı Temmuz ayında Crans Montana’da çökmüştür.”
“Tüketilmiş zemindeki bu son şansın çökmesinin nedeni de yine aynıdır” diyen Cumhurbaşkanı Ersin Tatar, şöyle devam etti:
“Rum tarafı eşitliği reddetmiş, sıfır asker, sıfır garanti ve Rum hakimiyetinde üniter bir devlete evrilecek bir çözüm şeklini ısrarla talep etmeye devam etmiştir. Rumların sarsılmaz hedefi; Doğu Akdeniz’deki Türk çıkarlarının serdar bekçisi olan Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’ni tasfiye edip, Anavatan Türkiye’nin Doğu Akdeniz’deki etkisini azaltmaktır.”
-“Bağımsızlığımızdan, egemenlikten, devletimizden, Anavatan Türkiye’nin etkin ve fiili garantörlüğünden asla vazgeçmeyeceğiz”