AKEL Genel Sekreteri Stefanos Stefanu, Kıbrıs sorununun kesin çözümü perspektifinin sonlanmadığını ancak Crans Montana sonrasında durumun çok zor olduğunu belirtti; AKEL olarak desantralize federasyona itirazları olmadığını söyledi.
Stefanu, Politis’e verdiği geniş yelpazedeki özel söyleşide, Türkiye ve Kıbrıs Türk tarafının resmen, iki bölgeli iki toplumlu federasyondan iki devlet çözümüne geçtiğini, bunun da iki taraf arasında müzakere için ortak zemini ortadan kaldırdığını söyledi.
“Tam da bu nedenle müzakerelerin koptuğu yerden, Guterres Çerçevesi zemininde, müzakere kazanımları korunarak yeniden başlaması gerektiğini” savunan Stefanu, iki tarafın bunca yıl federasyon üzerinde müzakere ettiğini ve yine bu zeminde devam etmeleri gerektiğini öne sürdü. Stefanu, “Kıbrıs içindeki veya dışında başka fikirleri tartışanlara mesajımız budur.” dedi.
Stefanos Stefanu, iki toplumun kendi bölgelerindeki kontrole sahip olacağı desantralize federasyona ilke olarak itirazları olmadığını belirtti. Stefanu, dünyada farklı federasyon çeşitleri bulunduğunu hatırlatarak “Ancak Kıbrıs sorununda artık bu noktada olmadığımızı söylemem gerek. Bu noktayı çoktan geçtik. Bu mesele, federal hükümetlerin yetkilerini görüştüğümüz zamandan uzlaşılmıştır. Merkezi hükümetin yetkilerinin sayısını daha da artıran Anastasiadis’tir.” diye konuştu.
“Kıbrıs sorununun Birleşmiş Milletler’de kalmasında ısrar etmemiz gerek”
AKEL’in, Kıbrıs sorununu çözecek, garantileri kaldıracak ve yeniden birleşmiş Kıbrıs’ın NATO üyesi olacağı bir senaryoya karşı çıkıp çıkmayacağı sorusuna karşılık Stefanu “Bu, Kıbrıs ve halkı için sürdürülebilir şartlar ortaya çıkmasının söz konusu olmadığını düşündüğüm tamamen varsayımsal bir senaryodur.” diyerek başladığı sözlerine özetle şunları ekledi:
“Çünkü Türkiye’nin NATO’daki rolü ve önemi çok önemlidir, dolayısıyla BM çerçevesinden çıkar ve NATO çerçevesine girersek çözümün şartlarını belirleyecek olan da O’dur (Türkiye). NATO Türkiye’nin sahasıdır, Finlandiya ve İsveç’in ittifaka katılımı örneklerinde olduğu gibi bunu birçok kez göstermiş, vetosunu kaldırmak için şartlar koşmuş ve şartları yerine getirilmiştir.
BM kararlarının öngördüğü zeminde çözüm istiyorsak Kıbrıs sorununun Birleşmiş Milletler’de kalmasında ısrar etmemiz gerekir. Guterres Çerçevesi ve güvenlik konusunda öngördükleri zemininde müzakere istiyorsak, güvenlik yönüne NATO’nun müdahil olması söz konusu olmamalı. Aksi halde oku yaydan çıkarırız ve fırtınaların ortasında kalırız.”
