Halkın Partisi Genel Başkanı Kudret Özersay, Suriye’de yaşanan gelişmeler sonrası bölgede yaşanabilecek gelişmelere ve uluslar arası boyutta gerçekleşebilecek durumlara yönelik değerlendirmelerde bulundu.
Yeni şekillenen dünya düzeninde, Trump’ın başkanlığa gelmeden önce koşulların değiştiğini belirten Özersay, süprizlere açık bir döneme girildiğini şu cümlelerle kaleme aldı;
Suriye’de yaşananlar ülke dışından güçlere sırtını yaslayarak iktidarda kalmaya çalışanların BAŞKA BAZI PAZARLIKLAR SONUCUNDA iktidarlarını nasıl kaybedip kısa sürede yok olabileceklerini, o güvendikleri güçler tarafından nasıl kısa sürede HARCANABİLECEKLERİNİ göstermesi açısından ibret vericidir. Öte yandan bunun iktidardaki Esad ile sınırlı olmayabileceğini, sadece Rusya ve İran’a yaslananların değil ABD ve İsrail’e yaslananların da belki bugün belki yarın hayal kırıklığına uğrayabileceklerini akılda tutmak gerekir. Trump yönetimindeki ABD’nin resmi olarak tanımadığı İslamcı Taliban yönetimi ile kısa sürede uzlaşıp Afganistan’ı terk etmesinin üzerinden çok uzun bir süre geçmedi. Günün sonunda yeni dünya düzensizliğinde global değerler bir kenara konulup ULUSAL ÇIKARLAR ön plana çıkıyor.
Yeni dönemde Trump ile birlikte ABD’nin Rusya ile silahlı çatışmayı özellikle Ukrayna’da ve Orta Doğu’da sonlandırıp enerjisini Çin’e harcayacağı, askeri ve ticari gerginliğin özellikle ABD ile Çin arasında yaşanacağı anlaşılıyor. Rusya bir yandan 20 Ocak’ta Trump göreve gelmezden önce Ukrayna’da alabildiği kadar çok toprak alıp gelecek ay müzakere masasına eli güçlü oturmaya çalışırken diğer yandansa Orta Doğu’da ABD’yi rahatsız eden uzun süreli ittifaklarına son veriyor. Özetle Trump Çin’e, Putin ise Ukrayna’ya odaklanacak gibi görünüyor.
Evet rejim değişikliği, Suriye’yi kontrol etmeye başlayanların İslamcı-cihatçı oluşu başka bazı endişeleri ve yeni silahlı çatışma ihtimallerini akla getiriyor ve endişe yaratıyor. Öte yandan bu senaryonun global güç dengeleriyle uyumlu olması gereğini dikkate alarak Orta Doğu’da yeni dönemde demokrasi ve benzeri değerlerin, egemenlik tartışmalarının bir kenara bırakılacağı yeni bir NORMALLEŞME sürecinin başlatılma ihtimalinin arttığını düşünüyorum. Trump döneminde başlatılan İbrahim Anlaşmaları benzeri bir sürecin yeniden canlandırılması, bu bölgede görece istikrarlı bir döneme geçilmesi ve bu arada ABD’nin tüm enerjisini ve odağını Çin’e ve BRICS ile olan rekabetine yöneltmesi çok muhtemeldir. Global düzeyde yaşanacak yeni ticaret savaşlarının, gümrük duvarlarının ve fonlar ile kotaların az gelişmiş ve gelişmekte olan ülkelerin ekonomilerinde yaratacağı olası dalgalanmalar yeni dönemin öne çıkan meseleleri olacak gibi görünüyor.
20 Ocak’ta Trump görevi devralmazdan önce neredeyse herkes YANGINDAN MAL KAÇIRIRCASINA bu yukarıda tarif etmeye çalıştığım senaryo çerçevesinde kendi oldu bittisini (fait accompli) yaratma peşinde. Herkes Trump gelmezden önce pozisyon alıyor, kazanımlarını artırıp YENİ DÖNEME avantajlı başlamak istiyor. Yeni dünya düzeninin şekillenme sürecinde herkes herkesle müttefik, herkes herkesle düşman olabiliyor, bu konudaki değerlendirmeler artık büyük oranda değerler temelinde değil ulusal çıkarlar temelinde yapılıyor ve bu durum giderek daha da normalleşiyor.