Türkiye İletişim Başkanı Fahrettin Altun, Türkiye Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın, BM Genel Kurulu’nda vicdanı acıtan sorunlarla ilgili çağrılarda bulunacağını bildirdi.
Altun, paylaşımında “Kıbrıs Türkleri’ne yönelik zulme son vermesi ve bir an önce KKTC’nin resmen tanıması gerekliliğini vurguluyoruz” dedi.
Altun, Türkiye Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın, Birleşmiş Milletler (BM) Genel Kurulu’nda dünyaya ve uluslararası topluma, vicdanı acıtan sorunlarla ilgili çağrılarda bulunacağını bildirdi.
Altun, sosyal medya hesabından, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın, New York’ta BM 79. Genel Kurulu’nda yapacağı konuşmaya ilişkin paylaşımda bulundu.
Fahrettin Altun, “Bugüne kadar uluslararası platformlarda yapmış olduğu tüm konuşmalarda ‘Daha adil bir dünya’ için hakikati dile getiren, yarının dünyasını bugün inşa etmekte olduğumuz bilinciyle, evlatlarımıza müreffeh bir dünya bırakabilmek için çabalayan, çocukların öldüğü ve öldürüldüğü bir dünyada, hiç kimsenin masum olmadığını ve olamayacağını uluslararası toplumun vicdanına hatırlatan, barışın anahtarı olmak için küresel sorunlarda elini taşın altına koymaktan çekinmeyen Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan, bugün bir kez daha Birleşmiş Milletler Genel Kurulu’nda dünyaya ve uluslararası topluma, vicdanımızı acıtan sorunlarla ilgili çağrılarda bulunacak.” ifadesini kullandı.
“KKTC’NİN TANINMASI GEREKTİĞİNİ VURGULUYORUZ”
Cumhurbaşkanlığı İletişim Başkanı Altun, şunları kaydetti:
“Biz de bir kez daha ‘daha adil bir dünya mümkündür’ ve ‘dünya 5’ten büyüktür’ çağrılarımızdan hareketle, Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan’ın ifadeleriyle ‘Birleşmiş Milletler’i kapsayıcı vasfına yakışan, daha adil bir dünya düzeni için çözümler üretebilen, tüm insanlık adına ortak iradenin vücuda getirildiği bir teşkilat olarak yeniden yapılandırılması gerekliliğini, uluslararası toplumun, Birleşmiş Milletler prensipleriyle çelişir şekilde, ambargolarla dünyadan koparılmaya çalışılan Kıbrıs Türkleri’ne yönelik zulme son vermesi ve bir an önce KKTC’nin resmen tanıması gerekliliğini, Doğu Akdeniz’de barış ve istikrarın sürmesinin, tüm tarafların hak ve hukukuna saygı gösterilmesine bağlı olduğunu, Filistin halkına yönelik zulüm sürdükçe, Orta Doğu’nun kalıcı barış ve istikrara kavuşmasının mümkün olmadığını, bunun için işgal, ilhak ve yasa dışı yerleşim politikalarına mutlaka ve derhal son verilmesi gerekliliğini, Kudüs’ün 1947 tarihli Birleşmiş Milletler kararına dayanan uluslararası statüsüne, Harem-i Şerif’in mahremiyetine ve Filistin halkının haklarına yönelik ihlallere karşı durmayı sürdüreceğimizi, Afrika’yla yüzyıllara dayanan köklü bağlarımızdan aldığımız güçle, bugün de kıtayla ve Afrika Birliği’yle dayanışma içinde olmayı sürdüreceğimizi, artık herkesin kabul ettiği gibi Karabağ’ın, Azerbaycan toprağı olduğu gerçeğini, terörizm belasıyla mücadeleyi, terör örgütleri arasında ayrımı reddeden, samimi ve etkin bir uluslararası iş birliğiyle kazanabileceğimiz gerçeğini’ bir kez daha vurguluyoruz.”