Kıbrıs’ta son günlerde yeniden gündeme gelen başörtüsü tartışmalarına karşı Akademisyen İlahiyatçılar İnisiyatifi’nden bir açıklama geldi. Kamuoyuna ve yetkililere seslenen inisiyatif, başörtüsünün siyasal bir sembol değil, bireyin dinî ve vicdani tercihi olduğunun altını çizerek, halkımıza ve yetkililere seslendi.
Açıklamada, Kıbrıs Türk toplumunun tarih boyunca din ve vicdan özgürlüğüne saygılı, sağduyulu bir yapıya sahip olduğu ifade edilerek, “1571’den bu yana Müslüman Türklerin öz yurdu olan bu topraklar, mukaddesatına sahip çıkan bir ecdadın mirasıdır” denildi.
Açıklamanın tamamı şu şekilde:
Kamuoyunun malumudur ki, son günlerde ülkemizde başörtüsü konusunda birtakım tartışmalar yaşanmaktadır. Bu vesileyle, dinî ve vicdani özgürlüklerin korunması gerektiğine inanan Akademisyen İlahiyatçılar İnisiyatifi olarak halkımıza ve yetkililere seslenmek istiyoruz.
Kıbrıs Türk Toplumu; hoşgörü düzeyi yüksek, din ve vicdan özgürlüğüne saygılı, sağduyulu bir toplumdur. İslam’ın ilk yıllarından itibaren Müslümanlar Kıbrıs Adası ile temas kurmuş, Peygamber efendimizin (sav) süt teyzesi Hala Sultan’a ev sahipliği yapmıştır. Bunun yanı sıra 1571’den beri Müslüman Türklerin öz yurdudur. Şerefli tarihimiz, kültürümüz ve dahi kimliğimiz İslam ile yoğrulmuştur. Osmanlı adadan ayrıldıktan sonra Balkanlar, Ege Adaları veya Girit örneklerinin aksine adayı terk etmeyen ecdadımız vatan bildiğimiz bu topraklarda mukaddesatına sahip çıkmıştır. İngilizlerin adayı ilhakından 1974’e kadar adada var olan sosyal ve siyasal konjonktür din eğitimini kimi zaman sekteye uğratsa da bu talebi asla sonlandıramamıştır. Günümüze gelene kadar dinî meseleler zaman zaman tartışılmıştır. Din eğitiminin nerede ve kimin tarafından verileceği, başörtüsü, din kültür ve ahlak bilgisi öğretmenlerinin istihdamı, cami inşaatları, imamların istihdam ve kadro sıkıntıları, ilahiyat fakülteleri ve ilahiyat kolejinin açılması vb. konular zamanla tartışılmış birçoğu suhuletle çözüme kavuşturulmuştur. Bugün tartışılan başörtüsü meselesinin de yine suhuletle çözüme kavuşacağına inancımız tamdır.
Bizler bu sürecin hem muhatabı hem de mağduru olan kişileriz. Bazı kesimlerin son 50 yılı baz alıp tarih, kültür, kimlik ve siyaset dizayn etmeye çalışması belirttiğimiz üzere Kıbrıs Türk Toplumunun hoşgörü anlayışıyla bağdaşmayan bir tutumdur. İnançlı insanların ve halkımızın beklentisi barış ve istikrarın sağlanmasıdır. Bu noktada inanç özgürlüğüne hassasiyet ve saygının gösterilmesi gerektiğini düşünmekteyiz. Yaşanan hadiseleri siyasileştirmeden, başörtüsünü siyasal bir unsur olarak göstermeden inanç ve fikir özgürlüğü etrafında meselenin değerlendirilmesi son derece önemlidir. Başörtüsü, siyasal bir sembol değil, bireyin dinî ve vicdani bir tercihi olarak değerlendirilmelidir. Başörtüsünü bir ideolojinin aracı olarak görmek, başörtüsü takan insanları ötekileştirmek ve onların dinî kimliklerini siyasi bir çatışma malzemesi haline getirmek anlamına gelir. Bir insanın dinî inancını yaşamak istemesi, herhangi bir siyasi hareketin ya da yönetim biçiminin propagandası olarak değerlendirilmemelidir.
Kıbrıs Adası tarih boyunca farklı inanç ve kültürlerin bir arada yaşadığı bir coğrafya olmuştur. Kıbrıs kültürü, her türlü düşünceye, inanca ve yaşam tarzına saygı gösterme geleneğine sahiptir. Kimi insanlar seküler bir yaşamı tercih ederken, kimileri de dinî değerlerini önemsemektedir. Herkesin kendi inanç ve değerleri doğrultusunda yaşama hakkı vardır ve bu hak, herhangi bir siyasi ya da ideolojik söyleme feda edilemez.
Bizler, toplumsal barışın ve birlikteliğin korunması gerektiğine inanıyoruz. Farklı görüşlerin bir arada yaşayabilmesi için herkesin birbirine saygı göstermesi gerekmektedir. Tartışmaların kutuplaştırıcı bir dile kaymasını önlemek ve hoşgörü ortamını güçlendirmek hepimizin sorumluluğudur. Bu duygu ve düşüncelerle halkımızın Ramazan Bayramı’nı tebrik eder, konunun takipçisi olacağımızı bildiririz.