Ortadoğu kaosa döndükçe, bölge ülkeleri arasında “çözülemez” denilen meseleler yeniden görüşülmeye başlandı. Türkiye ile Yunanistan’ın aralarındaki en keskin sorun olan deniz yetki alanlarını bile görüşebileceklerini açıklamalarının ardından, Kıbrıs meselesinde de Türk ve Rum liderler New York’ta, BM Genel Sekreteri ile bir yemekte buluştular. New York buluşması sonrasında yapılan açıklamalarla, Kıbrıs’ta yeni bir barış süreci konusunda umutlu bir hava oluştu. Peki gerçekte durum böyle mi? Başbakanı Ünal Üstel’in Lefkoşa’dan yaptığı açıklama, yeni bir sürecin hiç de kolay olmayacağını ortaya koydu.
İKİ DEVLET TEZİNDEN TAVİZ YOK
Üstel, KKTC’yi ziyaret eden bir grup Türk gazeteci ile sohbetinde, New York’ta KKTC Cumhurbaşkanı Ersin Tatar ve Kıbrıs Rum Yönetimi Lideri Hristolidis arasındaki akşam yemeğinin “gayrıresmi bir yemek” olduğunun altını çizdi. Diplomatik dilde bu ifade, “böylesine bir yemeği resmi görüşme olarak nitelendirmek mümkün değil” anlamını taşıyor. Nitekim Başbakan Üstel’in hemen ardından devam eden cümleleri de, KKTC yönetiminin son dönemde Türkiye ile birlikte uluslararası ortamda dile getirmeye başladığı “Kıbrıs’ta iki bağımsız devlet” tezinden vazgeçilmediğini ortaya koydu. Üstel, “Bizim uluslararası camiada görüşlerimiz aynı. Devletimizi, ekonomimizi güçlendirerek, yolumuza devam edeceğiz. Radikal adımlar atacağız” dedi. Türkiye ile istişare edildiğini de kaydeden Üstel, “aynı yola devam edeceğiz. Türkiye Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın BM Genel Kurulu’nun Eylül’deki KKTC’nin tanınmasına yönelik son çağrısı çerçevesinde önümüzdeki yıl bazı devletler tarafından tanınabiliriz. Onun için bazı tedbirler alarak devletimizi güçlendirmeye devam edeceğiz” diye konuştu.
YENİ KAPI MESELESİ DE TARTIŞMALI
New York’taki Tatar- Nikos Hristodulidis görüşmesinde KKTC ile Rum tarafı arasında yeni bir kapı açılmasının sözkonusu olabileceği de duyurulmuştu. Ancak KKTC Başbakanı Üstel’e göre, yeni kapının nerede açılacağı konusunda bile tam bir uzlaşma yok. Kıbrıs Türk tarafı kapının Lefkoşa yakınlarındaki Haspolat mevkiinde açılmasını isterken, Rumlar’ın başka önerileri var. Üstel, “Haspolat kara kapısı açmak için biz hazırlığımıza başladık orada. Rum tarafı başka bir yerde talep ediyor. Orada ticari araçların geliş geçişiyle kara kapıları trafiğini rahatlatacağız” dedi.
“GEÇİŞ YÖNÜ” MESELESİ; TURİZM İÇİN GÜNEYDEN KUZEYE GEÇİŞ
Başbakan Üstel’in açıklamalarından, sadece yeni sınır kapısının değil, iki taraf arasındaki mevcut sınır kapılarından geçişlerinin “Ada’da nereden nereye” doğru yoğunlaşacağı konusunda da anlaşmazlık, hatta “birbirinin ayağına çelme takmaya” yönelik bir rekabet olduğunu çıkarmak mümkün. KKTC Başbakanı, Rumlar’ın güneyden kuzeye hem Rum vatandaşlarının, hem de turistlerin geçişini engellemek için turizm şirketlerine baskı yaptığını anlattı. Ada’da her iki taraftan 100 bin civarında yıllık geçiş olduğunu belirten Üstel şöyle konuştu; “Biz kendi tarafımızda kapıları iyileştiriyoruz ama Rum tarafı kendi tarafında bunu yapmıyor ki sıkışıklık oluşuyor. Lokmacı kapısı yaya geçiş kapısı. Orada da her türlü baskıyı yapıyorlar geçiş olmaması için. Biz TL kullandığımız için bazı şeyler burada Euro para birimine göre daha ucuzdur. Ama Rumlar, vatandaşları buraya gelmesin diye onlara eziyeti yapmaya devam ediyor. Biz Metehan sınır kapısını genişlettik ama onlar buna karşılık vermiyorlar. Güney’in Kuzey’e geçişini önlemek için, burada para bırakılmasın diye, insanları da geçmesin diye. Rum tarafı, 7 tur operatörüne baskı yaptı, Kuzey’e götürmezseniz kişi başına 50 Euro teşvik vereceğim de dedi.”
ET İÇİN KUZEYDEN GÜNEYE GEÇİŞ…
Türkiye’yi de ezen Ekonomik krizden nasibini alan KKTC vatandaşları ise çareyi temel gıda maddelerinden eti daha ucuz alan güneyden almakta bulmuş görünüyorlar. Bu çerçevede kuzeyden güneye haftalık alışveriş için ciddi rakamlarda Kıbrıs Türkü geçiş yapıyor. Üstel, bu durumu çözmek için daha önce KKTC’de yasak olan AB’den et ithalatını açtıklarını, böylece Ada’nın kuzeyindeki tüketiciye de ucuz et bulma imkanı sağladıklarını anlattı.
ELEKTRİKTE “ENTERKONEKTE” MESELESİ
KKTC’de hükümet artan nüfus ve turizm nedeniyle enerji alanında yeni adımlar atılması gerektiğini farkında; KKTC Başbakanı Üstel, enerji meselesinin çözülmesi için 2012 yılında gündeme gelmiş, ancak hiç ilerleme sağlanmamış Türkiye ile Kuzey Kıbrıs arasında denizden kablo ile elektrik bağlantısını kurulması projesini yeniden gündeme aldıklarını anlattı. Üstel, “Ankara’ya geçen ki ziyaretimde bu enerji bağlantısının tamamlanmasının keşif bedeline ilişkin üç alternatifli sunum yapıldı. 15 Kasım’da (KKTC’nin kuruluş yıldönümü) Türkiye’den yetkililer buraya gelecek, hangi metodu seçeceğimize karar vereceğiz. Elektrik buraya Türkiye’den kabloyla gelecek. Önümüzdeki iki-üç sene içerisinde bu kabloyla elektrik bağlantısını tamamlamayı planlıyorlar. Böylelikle güneş enerjisi sisteminin de önü açılacak. Güneş enerjisinin şimdi enerji kapasitesinin yüzde 20’sine kadar olmasına izin veriyoruz. Çünkü sistem kapalı. Ancak Türkiye ile interkonnekte sistem sağlanırsa, güneş enerjisinin oranı da arttırılacak.” Proje kâğıt üstünde çok iyi; Ancak KKTC’nin sadece Türkiye tarafından tanınıyor olması çok ciddi bir engel. KKTC ile Türkiye arasında, Kıbrıs meselesine bir çözüm olmadan enerji alanında böylesine bir işbirliği, Türkiye’nin uluslararası alandaki enerji işbirliğini sıkıntıya sokmaya aday. Üstel, bu konudaki soruları ise “Bu konudaki görüşmeleri Türkiye yapacak. Ben onların aşacağına inanıyorum” sözleriyle yanıtladı.
KÜLLİYE DEĞİL “YERLEŞKE…”
Türkiye ile KKTC arasındaki ekonomik işbirliği hakkında da bilgi veren Başbakan üstel, “Türkiye ile ortak yatırım bütçesi olarak bu yıl 17 milyar TL ayrıldı. Bu bütçenin kullanımında önceliği yollara, eğitime ve sağlığa verdik” dedi. Halen Lefkoşa’da inşaatı sürmekte olan Cumhurbaşkanlığı ofisi, KKTC Meclis binası ve hemen yanındaki caminin maliyetinin bu 17 milyar TL’ye dahil olmadığını, bu binaların Türkiye’nin “hibesi” ile inşa edildiğini anlatan Üstel, yeni kurulacak Cumhurbaşkanlığı ofisinin ise Türkiye’de olduğu gibi “külliye” olarak değil, “yerleşke” olarak isimlendirileceğini söyledi. Üstel, “Tanınmaya çıkıyorsun. KKTC Cumhurbaşkanlığı ve Cumhuriyet Meclisi’nin daha görkemli olması gerekiyordu. Sembolik bina, bizim kararlılığımızı ve gücümüzü gösteriyor” dedi.
“MECLİS BAŞKANLIĞI SEÇİMİ, TRAFİK KAZASI….”
Aynı zamanda Ulusal Birlik Partisi lideri de olan Başbakan Ünal Üstel’in Pia Bella Hotel’de Türk gazetecilerle sohbeti, KKTC iç siyasetinde de karışık bir döneme denk geldi. UBP, KKTC Meclisi’nde koalisyon ortakları ile çoğunluğa sahip olmasına rağmen, Meclis Başkanı seçimi bir kaosa dönüştü. UBP’li mevcut Meclis Başkanı partisi tarafından aday gösterilmesine rağmen, seçilecek çoğunluğu sağlayamadı, “red” oyları, “evet” oylarından fazla geldi. Başbakan Üstel bu durumu UBP’nin 21 Eylül’deki kurultayına bağladı. Kurultayda oyların yüzde 66’sını alarak Genel Başkan seçildiğini hatırlatan Üstel, “Burası AB’ye yakın bir konumda. Demokrasi vardır. böyle trafik kazaları olabilir. Kurultay’a bağlı olarak milletvekillerinin kendi aralarındaki hesaplaşmadan kaynaklandı. Bu hafta veya pazartesi meclis başkanlığı meselesini çözeceğiz” dedi.
KIBRIS MÜZAKERESİ “KAPI” VE “İNGİLTERE”YE KİLİTLENİRKEN
Başbakan Üstel’in açıklamaları, New York’taki “gayrıresmi” yemeğin henüz barış için yeni bir müzakere sürecine evrilmeyeceğinin işaretlerini veriyor. Liderler sadece -tam olarak nerede olacağı konusunda bile anlaşamadıkları- yeni sınır kapısı üzerinde ve garantör ülkelerin de katılacağı bir “uluslarararası konferans” üzerinde mutabık kalmış görünüyorlar. Ancak konferansa “hangi garantör ülkenin” katılacağı üzerinde bile anlaşılmış değil; Türk tarafı garantör olarak konferansa sadece Yunanistan ve Türkiye’nin katılacağını açıklarken, Rumlar’dan gelen açıklamada üçüncü garantör ülke İngiltere’nin sürece dahil olacağı ifade edildi. Bir de buna KKTC’de sadece bir yıl kalan Cumhurbaşkanlığı seçim sürecini de eklemek gerek elbette; Kıbrıs’ta ciddi bir barış müzakere süreci hala çok uzak duruyor…